Yalnız Kılıç Bölüm 10
Yukito, yerde babasını sayıklıyordu. Nefesi hızlanıyordu ve başı dönmeye başladı. Elini alnına koyarak başını eğdi. Ken yüzünü Yukito'ya döndü ve ellerini parmaklıklardan çekti. Yukito'nun yanına gelip çömeldi ve elini omzuna koyarak:
— Sakin ol!
Yukito bu temasdan ürperdi ve istemeden:
— Çek elini!
Ken bu tepkiye şaşırdı ama Yukito'nun şu anki durumunu düşününce çok da alınmadı. Annesini evde ölü bulmak ve birkaç gün sonra da uzun zamandır göremediği babasının öldüğünü bir düşmandan öğrenmek, yetişkinlik çağına bu kadar yaklaşmış bir çocuk için bile ağırdı. Ken, travma yaşayan insanların ne kadar çaresiz davranabileceğini biliyordu. Girdiği mücadeleler ve kurtardığı insanlar bu konuda ona iyi bir tecrübe kazandırmıştı. Ama hâlâ insanları nasıl teselli edebileceği konusunda bilgisizdi. Çevresine destek olmakta çok acemiydi. Gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi ve nazik bir ses tonuyla konuşmaya çalıştı:
— Tamam, Yukito, sakin ol lütfen...
Yukito Ken'i duyamadı bile. Kafası fırtına gibiydi. Birden bayılıverdi. Yuko şok olup hemen Yukito'ya koştu.
Ken:
— Sakin ol, Yuko o sadece bayıldı.
Yuko, Ken'i dinleyip sakinleşerek "Tamam, haklısın" dedi. Ancak içten içe hala tereddüt ediyor ve korkuyordu.
Bir buçuk saat sonra, Yukito ayılmaya başladı. Yuko, Yukito'nun başını kucağına vermiş, ayılmasını bekliyordu. Yukito, gözlerini yavaşça aralayarak açmaya başlayınca, Yuko'nun içinde bir rahatlama oluştu ve:
— Yukito iyi mi-?
Lafını bitiremeden, Yukito:
"Uzak dur lütfen," diyerek sözünü böldü ve eliyle dur işareti yaptı.
Ken, Yukito'nun tavrını anlayabiliyordu ama bir yandan da Yuko için üzülüyordu. Sevdiği kişiden negatif tepki almak, onu kırmış olmalıydı. İkisinin arasında yeni başlayan bu tatlı romantizmin donup kaldığını görmek de içini burkuyordu. Araya girip:
— Ne diyebilirim bilmiyorum… Belki de bu, büyümen için yaşaman gereken bir olaydır.
Yukito'nun ifadesinin hiç değişmediğini gördü ve onu teselli etmeye devam etmeye çalıştı:
— Ama artık seninleyim dostum ve Yuko da var.
Yukito başını eğip güçlükle:
— Beni rahat bırakın.
Ken, Yukito'nun sesindeki bitkinlikten yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu düşündü ama Yukito'nun baygın olduğu esnada onları hapseden adamın söylediklerini Yukito'ya anlatması gerekiyordu. Ken, Yukito'ya birkaç adım yaklaştı ve sakince lafına başladı:
— Sen uyurken o adam geldi ve...
Yukito düz bir sesle:
— Umrumda değil.
Ken şaşkın bir ifadeyle:
— Ciddi misin? Bari o adamların ne dediğini anlatayım.
Yukito mimik bile oynatmadan yine:
— Umrumda değil.
Köşeye yaklaşıp büzüştü. Ken iç çekti ve lafına devam etti:
— Dinlemek istemesen de anlatmam lazım. Yarın bizi kahramanlarla dövüştürecekler ve kazanırsak bizi özgür bırakacaklarmış.
Yukito yine aynı cevabı verdi. Cevap düşünmeye bile hali yoktu.
— Ve babanın kılıcını vereceklermiş.
Babasıyla ilgili bir şey duymak, Yukito'da bir kıvılcıma sebep oldu. Yukito kafasını kaldırıp:
— Bu pisliklerin öyle bir şey yapacağını sanmıyorum.
O sırada ağzında sigara olan yaşlı bir adam odaya girdi.
— Eğer kazanırsanız sözümde dururum, çocuk!
Yukito gözlerini kısarak:
— Sen de kimsin?
Adam sigarasını ağzından çekip:
— Ben soylu kraliyet ailesinin 7. kralıyım.
Ağzından dumanı üfleyip lafına devam etti:
— Bugün serbestsiniz. Kaçmak isterseniz kaçabilirsiniz ama elbet buluruz.
Yukito'ya dönerek:
Kılıcı istiyorsan kazanmalısın.