Yalnız Kılıç Bölüm 0

10 yaşında, anne ve babasıyla yaşayan bir çocuk. Esintili hava, güzel kokan çiçekler, sakin ve sıradan bir köy. Yukito ve babası kılıç idmanı yapıyordu. Yukito, babasına doğru yöneldi; her zaman bahsettiği gizli tekniğini öğrenmek için çok hevesliydi ama babası aynı fikirde değildi. Yukito ısrarla, "Lütfen," dedi ama babası ikna olmadı. Suratını asarak eve yöneldi.

Annesi, üzüntüsünü görünce Yukito'ya seslendi: "Yukito, gel oğlum. Ben öğretirim."

Anne ve baba bir süre bakıştılar; baba, annenin verdiği mesajı çok iyi anlamıştı ama iş işten geçmişti.

Babası, ürkmüş bir sesle Yukito'ya seslendi: "Pekâlâ evlat, gel öğreteyim sana." Ama annesi, "Ben öğretirim," diyerek karşı çıktı.

Babası: "İlk benden istedi!" dedi ve Yukito, yumuşak bir gülümsemeyle, "Beraber öğretseniz?" diye araya girdi. Anne ve babası birbirlerine bakıp gülümsedi. Çocuğu mutlu etmek için bir fikir birliği sağlanmıştı.

4 yıl sonra...

Anne ve baba mutfaktaydılar. Yüzleri hüzün doluydu. Babanın elinde bir mektup vardı. Anne, kısık ve durgun bir ses tonuyla, "Gerçekten gidecek misin?" diye sordu. Baba yere bakarak, "Gitmem gerekiyor," dedi.

Yukito, duvarın dibinden gizlice onları dinliyordu; ta ki, babasının haberini duyup şaşkın bir sesle, "Hi?" diye şaşırana kadar. Yukito, artık görüldüğü için dayanamayıp sordu: "Baba, nereye gidiyorsun?"

Baba kendini toparlar, hafif bir gülümsemeyle, "Oğlum, sen de mi buradaydın?" der ve ellerini oğlunun omuzlarına koyar. Zoraki bir gülümsemeyle, "Sana iyi bir haberim var," der.

Yukito, merak ve bir parça korkuyla sorar: "Nedir baba?"

Babası bir an duraksar ve heyecanla söyler: "Kahraman oluyorum!"

Elini Yukito'nun omuzlarından çeker ve mektubu gösterir. Yukito mektubu alıp hüzünle bakar.

Babasının gideceği gün gelmiştir. Yukito, kabullenemeyerek sorar: "Gerçekten gidecek misin baba?" Hüznünü belli etmemek için konuşmaya devam eder: "Güçlü olduğunu biliyordum ama neden şimdi?"

Baba, teselli etme çabasıyla: "Çünkü bazen doğru olanı yapmak için sevdiklerimizden bir süre uzak olmamız gerekebilir," dedi.

Yukito'nun babasıyla derin bir bağı vardı. Köyde oynayabileceği birisi olmadığı için babası hep onunla oynardı; yakın arkadaş gibiydiler.

Yukito, merakla sordu: "Ziyaretime gelecek misin?"

Babası, Yukito'nun başını okşayarak yanıtlar: "Oradaki kuralları bilmiyorum ama elbette tatil günleri vardır evlat."

Yukito, farkına varmadan gözünden yaş akmaya başlamıştı. "Dikkat et kendine, baba." diyebildi.

Vedalaşmanın sonunda baba evden ayrılır ve geri dönüp Yukito'ya, "Ben gelemezsem, sen gelip beni bul, olur mu?" der.

"Gelemezsem" mi? Yukito'nun aklı bu kelimeyle şok olmuştu. Babasının geri gelmeme ihtimali, içinde korkunç bir boşluk hissettirmişti ama zar zor cevap vermeyi başarabildi: "Tamam baba, seni bulacağım. Ama benden önce gel lütfen."

Babası yanına gelip eğilir ve Yukito'ya sarılır. Son bir söz söylemek ister: "Mutlaka yanınıza geleceğim."

Gözyaşlarını tutamaz ama oğluna ağladığını göstermemek için hemen arkasını döner. Ebeveyninin ağladığını görmek, bir çocuk için çok umutsuz bir manzaradır. Babası hızlı adımlarla bahçe kapısından çıkar. Yukito, babası uzaklaşıp gözden kaybolmayana kadar oradan ayrılmadı.

3 yıl sonra...

Sabahın erken saatleriydi. Hava serindi, köyde hafif bir rüzgâr esiyordu. Yukito, kılıcını beline takıp kapıdan çıktı.

"Anne, ben biraz çalışmaya çıkıyorum."

"Dikkat et oğlum, yemeğe geç kalma!"

"Tamam anne!"

Ormana doğru yol alır.

Bir hata mı var? Şimdi bildir! Papara: 1733808570(Tıkla, Kopyala)
Yorumlar
Novel Türk Yükleniyor