Bilinmezin İçinde Blüm 54 - Etmem
Bu durumda bir görev tetiklenmesi beni şaşırtmadı. Yani bir prenses ile karşılaşıyorsam böyle bir şey kesin yaşanmalı, değil mi?
Ancak içeriği ne böyle?
‘Dövüşmeyi red mi edeyim?’
‘Bana tam tersini söylemesi gerekmiyor muydu?’
Prensesin sözlerinden sonra Berke de garipser bir ifade takındı.
“Benim bu kas yığını ile dövüşmemi mi istiyorsun?” Küçümser ifadesi ile beni süzdü. “Bu hantal şey benim için hedef tahtasından farksız be.”
‘Bu şerefsiz beni küçümsüyor mu?’
‘Nereden geliyor bu özgüven?’
Kafasının üzerine baktım
[Berke Can Sv-5 (Tarafsız)]
‘Aa tamam buradan geliyormuş.’
Görünüşe göre bu adam sınıf sahibi olan bir beşinci seviye. Gerçi bu sınıf seçme işi için seviye şartı olduğuna emin değilim. Yani buraya geldiğimde büyücü gibi giyinmiş kişiler vardı. Hepsi 5. Seviye olamaz değil mi? Bunun anlamı, o seviyeden önce de bir büyücü gibi büyü yapabiliyor olmaları. Bu durumda sınıfla ilgili seviye şartının sadece benim için olup olmadığını düşündüm. Veya sınıf seçmeden önce de bir takım büyüler falan yapılabiliyor ve sınıf seçtikten sonra güçleniyor da olabilirler.
Her halükarda, karşımdaki bu adam zayıf değil.
Ancak ben de zayıf değilim. Hele ki sınıfımın gücünü tecrübe ettikten sonra bunu daha da iyi anladım. Şu anda deli dehşet bir gücüm var.
Bu durumda görev neden reddetmemi istiyor ki?
Yani ödülü de baya iyi gibi. Bu dirilme hakkı denilen şey aslında sistem için değersiz mi? Yoksa bu görev bunu verecek kadar önemli mi..
Durumu değerlendirirsem, bu herifle kapışarak kaybedeceğim birşey yok.
Bunu bilerek bakışlarımı Berke’ye çevirdim. İfadesiz suratım ile tek yumruğumu ona doğru gösterdim. “Sana Bİ koyarım! Çiçek açarsın!”
Evet, hiçbir çıkarım olmasa da bu lavuk karşımda böyle konuşurken geri çekilemezdim.
“Hahahahaha!” Maskeli kız kahkaha atmaya başladı. “Bu barbarı sevdim! Paramı ona yatırıyorum!”
Berke duruşunu düzeltti. Fırından yeni çıkmış dumanı tüten taze bir tezek yemiş gibi suratını buruşturmuştu. “Gerçekten bir derse ihtiyacın var gibi.”
“Ben okulu bırakalı yıllar oldu aslan. Ama istersen sana yumruk yeme dersi verebilirim.”
Berke bir bana bir de prensese baktı. “Peki.” Yüzü tekrar normale dönerken kafasını iki yana salladı. “Pekii. Madem Şehrazad hanım biraz eğlenmek istiyor, öyleyse yapalım.”
Prenses sırıttı. Gülümsemesi, öncekilere kıyasla daha içten gibiydi. Sanki karşımda truvayı yıkan Helen vardı.
“Güzel. İki taraf da kabul ettiğine göre, o zaman bu kapışmayı yarın yapalım.” Daha sonra ellerini çırptı. “Timar!”
Bir an sonra Timar çadırın girişini aralayıp içeri geldi. “Emredin efendim.”
‘Prensese majesteleri yerine efendim demesi de bi garip.’
“Konuğumuza kalacak bir çadır ayarlayın. Bu gece bize eşlik edecek.”
Timar şaşkınlıkla gözlerini açtı ve bana baktı. Bu durumu beklemiyor gibiydi.
Omuzlarımı silktim.
‘Bana da soran olmadı dayıcım.’
Gerçekten bu kız kendini kim sanıyor da bana sormadan böyle bir karar veriyor?
‘Ah dur doğru, onun kral babası var...’
Prenses tekrar bana döndü. “İsminizi öğrenme fırsatımız olmadı.”
Bu bilgiyi gizleyip gizlememe konusunda kararsız kaldım. Sonuçta Firdevs gilin mevcut durumunu bilmiyorum. Kasabadan çıkarken de en son benimle görüldüler. Bir şekilde ihale bana kalabilirdi.
‘Amaan ne olacak ya. Sonuçta yanımda değiller di mi? Bu şanssızlık mıknatısı durumu bana özel. Benden uzak oldukları sürece güvende olmalılar.’
“Benim adım Kağan. Kağan BOZKURTOĞLU.”
“Memnun oldum Kağan. Çok güzel bir ismin var. Ancak pek barbarlara özgü değil. Kökenine bakılırsa 9 krallığın merkezinden geliyor gibisin. Seni yetiştiren kişi buna dayanarak böyle bir isim koymuş olmalı. Doğru muyum?”
‘Bu kızı sevdim. Kendi kendine çıkarım yapıp durduğu için yalan söylemekle uğraşmama gerek kalmıyor.’
Başımı sallayarak onayladım. “Zekanıza hayran kaldım Prenses. Sanki önceden biliyormuşcasına her şeyi tahmin ediyorsunuz. İnsan karşınızda istese bile yalan söyleyemez.”
Prenses ipeksi eli ile ağzını kapattı ve kuş cıvıltısı gibi olan sesiyle hafifçe kıkırdadı.
“Ancak prenses,” diye devam ettim. “Neden dövüşü erteliyoruz? Ben bu ceylan tipli serseriyi şuracıkta ikiye bölebilirim.”
“Bana baksana sen!” diye çıkıştı Berke.
Ancak sözleri prensesin bir elini kaldırması ile kesildi. Cüretkar tavırlarının aksine prensesin emirlerini dinliyor gibi.
“Sabırlı olun lütfen Kağan bey. Buraya kadar yolculuğumuzda dinlenme fırsatımız pek olmadı. Şampiyonumuz şu an tam performansını sergileyemez ki siz de yürüyerek seyahat ediyor gibisiniz. İkinizin de dinlenip dinç bir şekilde müsabakaya çıkmanız daha iyi olur.”
Düşüncesi güzeldi. Gerçekten de adil bir karşılaşma için böylesi daha iyi. Tabii benim açlık ve susuzluk ile ilgili edindiğim yetenek sayesinde dinlenme derdim yoktu. Ancak yine de bir uyku fena olmazdı.
“Çok düşüncelisiniz prenses.” dedim onaylarken. “Sadece zeki değilsiniz, aynı zamanda çok şefkatli bir kalbiniz var. Hayran olunası birisiniz.”
“Hıh.” Berke küçümserce baktı. “Nesin sen? Yalaka bir köpek mi? Bu kadar övdüğün için bir ödül falan alacağını mı düşünüyorsun?”
“Hahaha!” Maskeli kız kahkaha attı. “Bunu sen mi söylüyorsun bay yalakalar kralı?” sözlerinde Berke’ye karşı bir küçümseme vardı. “Bu barbar en azından saygısını takınarak konuşuyor. Senin gibi haddini bilmez değil.”
Berke ona garipserce baktı. Haksızlığa uğramış gibi hisseden birinin bakışlarıydı bu. “Kimin tarafındasın sen? Sizin şampiyonunuz benim, değil mi?”
Maskeli kız omuzlarını silkti. “Kim bilir, belki de yarınki dövüşten sonra öyle olmazsın.”
“Hıh. Anca hayal kur sen.”
“Pekala.” dedi prenses ellerini çırpıp tartışmayı sonlandırırken. “Her şey hallolduğuna göre.” Timar’a kafa salladı.
Timar, “Emredersiniz efendim.” diye karşılık verdi ve bana döndü. “Beni takip et.” ardından çadırdan ayrıldı.
Ben de görevin neden hala ‘başarısız’ olmadığını anlamaya çalışırken peşinden çıktım.
Açıkça istenileni yapmamıştım ama hala başarısızlık ile ilgili bir bildirim yok.
Acaba.. dövüş anına kadar zamanım mı var? Ne garip bir görev bu böyle.. dövüşü son saniye iptal etsem bile başarılı mı olacak?
E o zaman başarılı olduktan sonra ödülleri alıp suratına yumruğu çaksam ne olacak?
Reddederek elime ne geçecek hala anlamıyorum.
Her halükarda benim için artık bir anlamı yok. Yarin bu elemanı tokat delisi edicem.