Isekai Boksör Bölüm 6 – Büyük Büyücüyle Kapışmak

Lucian merakla kaşlarını kaldırarak sordu, "Bir anlaşma mı?"

Sagar hafifçe gülümseyip, "Bazı sırların olduğunu biliyorum. Bu sırların ortaya çıkmasını istemediğine de eminim. O yüzden, evet, bir anlaşma yapalım," dedi.

Lucian derin bir nefes aldı. "Bu daha çok tehdit gibi geliyor," diye karşılık verdi.

Sagar başını salladı. "Hayır, bu bir tehdit değil. İkimizin de çıkarına olan bir anlaşma bu."

Lucian omuzlarını silkti. "Sanırım başka seçeneğim yok. Peki, dinliyorum."

Sagar bakışlarını sertleştirip açıklamaya başladı, "Doğrusunu söylemek gerekirse, seni eğitmeye sadece Arthur'a olan borcumu ödemek için geldim. Kendisi yetenekli bir oğlunun olduğunu söyleyince reddedemedim, ama hepsi bu kadardı. Biraz teorik bilgi verip işimi bitirdikten sonra gitmeyi planlıyordum. Ama şimdi işler değişti. Senin bedenin… eşsiz. Belki de son örneği. Bu vücutla neler yapabileceğinin sınırı yok. Ama bunu anlamamış gibisin, yoksa sürekli meditasyon yapmaya bağımlı kalmazdın."

Lucian heyecanla öne doğru eğildi. "Yani meditasyon yapmadan da hayatta kalmamı sağlayacak bir yol biliyor musun?"

Sagar hafifçe sırıtıp, "Sanırım dikkatini çektim," dedi sakin bir ses tonuyla.

Lucian, Sagar'a daha fazla dikkat kesildi. Sagar devam etti: "Büyü öğren. Bu vücutla hem kılıç ustası hem de büyücü olabilirsin. Tarihteki ilk büyülü kılıç ustası... Hayal edebiliyor musun? Bu, kimsenin görmediği bir şey. Çoğu hayalperestin rüyası."

Lucian aniden başını salladı. "Reddediyorum."

Sagar bir an duraksadı, gözleri kocaman açıldı. "R-reddediyor musun? Nasıl yani?"

Lucian alayla güldü. "Orada yaptığım şeyi gördün, değil mi? Dövüş tarzımı? Buna boks deniyor ve ben bu yolda ilerleyeceğim. Kılıç sallamak ya da ateş topları fırlatmak istemiyorum."

İçten içe ise Lucian, "Lanet olsun, aslında ateş topları fırlatmak istiyorum!" diye düşündü. Ama dışarıya yansıtmadı.

Sagar şaşkın bir halde, "Ama neden? Bu senin için harika bir fırsat! Hem sanıyor musun ki bunu reddedebilirsin? Eğer bunu yaparsan, gizli dövüş sanatlarını ve Arthur'dan sakladığın sırları ona anlatırım. Onu, bedeninin bir iblis tarafından ele geçirilmiş bir çocuğa ait olduğuna inandırırım. Ne olur sanıyorsun? Arthur muhtemelen seni öldürür," diye tehdit etti.

Lucian içinden geçirdi: "Sagar haklı, babam ilk eşine acımış olabilir ama iblis söz konusu olduğunda tereddüt etmez. Kuzey topraklarını iblislerden korumaya adamış bir adam, oğlunu öldürmekte bile tereddüt etmez. Ama bu pes edeceğim anlamına gelmiyor. Şimdi Sagar'ı köşeye sıkıştırma vakti."

Lucian geri adım atmadan, "Kendini oldukça zeki sanıyorsun, değil mi?" dedi soğukkanlı bir şekilde.

Sagar gözlerini daralttı. "Sagar mı? Sensei'e ne oldu?"

Lucian hafifçe gülümseyerek, "Aslında küçük bir çocuk olmadığımı anlamışsındır. İki yetişkin gibi konuşalım, ne dersin?"

Sagar alaycı bir şekilde güldü. "Demek kozlarını ortaya koyuyorsun, ha? Söyle bakalım, ne istiyorsun?"

Lucian gözlerini Sagar'a dikti. "Birincisi, bana artık 'Efendi Lucian' diyeceksin ve saygılı olacaksın."

Sagar sinirle dişlerini sıktı. "Ne sandın kendini? Büyük Sagar kimseye efendi demez!"

Lucian omuz silkti. "Emin misin? Bir gün meditasyon yapmayı unutursam ne olur dersin? Ya da tüm manamı bir anda kullanırsam? Bu bedenin ölmesine yazık olmaz mı?"

Sagar dişlerinin arasından hırladı, "Seni küçük-"

Lucian kıkırdayarak, "Ne dedin? Seni duyamadım," diye üsteledi.

Sagar sonunda pes etti. "Hay… tamam! Efendi Lucian…" diye mırıldandı.

Lucian onu daha da kışkırtmak için, "Ne? Sesini pek iyi duyamıyorum. Tekrar et," dedi.

Sagar aniden bağırdı. "EFENDİ LUCİAN! MEMNUN MUSUN ŞİMDİ?!"

Lucian gülümseyerek başını salladı. "Daha iyi. Şimdi, ikinci isteğime gelelim…"

Sagar gözlerini devirdi. "İkinci istek mi? Benden her istediğini alabileceğini mi sanıyorsun?"

Lucian ciddi bir şekilde devam etti. "Sıradaki isteğim şu: Hakkımda bildiğin her şeyi gizli tutmanı istiyorum. Kılıç öğrenmekle ilgilenmiyorum. Birkaç yıl içinde Arthur, beni kılıç eğitimine göndermeye kalkarsa, onu engelleyeceksin. Büyücü falan da olmak istemiyorum, tek istediğim boks yolunda ilerlemek."

Sagar kaşlarını çattı. "Çok fazla şey istiyorsun. Tek düşündüğün şey boks, boks, boks!" diye homurdandı.

Lucian sakince karşılık verdi. "İstediklerim bunlar. Bunları karşılayabilirsen, seninle çalışmaya hazırım."

Sagar hayal kırıklığıyla iç çekti. "Sikeyim," dedi sessizce. Bir süre düşündü, sonra başını kaldırarak konuştu. "Zaten ben de aramızda olan her şeyi sır olarak tutmayı planlıyordum. Büyücü olman da şart değil. Tek istediğim sana büyü öğretmek ve deneylerimde seni kullanmak."

Lucian endişeyle kaşlarını çattı. "Deneylerinde mi? Nasıl yani?"

Sagar hafifçe omuz silkti. "Merak etme. Hayatını riske atacak deneyler değil… sanırım."

Lucian içten içe, "Sanırım? Ne kadar güven verici…" diye düşündü.

Sagar kaşlarını çatarak, "Kılıç derslerinden muaf olman zor," dedi. Sonra bir fikirle yüzü aydınlandı. "Ama büyücü olsan nasıl olur?"

Lucian hızla, "BÜYÜCÜ OLMAYACAĞIMI SÖYLEMEDİM Mİ?!" diye bağırdı.

Sagar sinirle, "YAŞLI MI?! BEN DAHA GENCİM! GÖRMÜYOR MUSUN?!"

Lucian alaycı bir bakış atarak, "Bu da senin saçma büyülerinden biri, değil mi? Hem neden bir çocuk şekline büründün? Yoksa sapık falan mısın?" diye sordu.

Sagar sinirden deliye dönerek, "NİYE BANA BÖYLE BAKIYORSUN LAN! Bu sadece bir deney içindi! Her neyse, ciddiyim. Bir büyücü gibi davran. Eğer Arthur'a, büyücü olarak yapabileceklerinin kılıç ustası olarak yapabileceklerinden daha iyi olduğunu söylersem, seni özel öğrencim olarak alırım. Böylece o aptal boksunu kimseye yakalanma korkusu olmadan çalışabilirsin."

Lucian kaşlarını kaldırdı, "Hala ne demek istediğini anlamıyorum," dedi.

Sagar derin bir nefes alıp devam etti, "Arthur seni kılıç ustası olarak yetiştirmek istiyor ama eğer büyücü olduğunu düşünürse seni bana bırakır. Bu sayede gizlice istediğin boksu çalışabiliriz."

Lucian hafifçe kaşlarını çatarak, "Gerçekten Marki Arthur'un bunu kabul edeceğini mi düşünüyorsun? Wintergate soyundan şimdiye kadar hiç büyücü çıkmadı, hepsi güçlü kılıç ustaları oldu," dedi.

Sagar başını hafifçe eğerek onayladı. "Haklısın. Arthur, geleneklerine bağlı, soğuk ve takıntılı bir adam. Ama geleneklerden bile daha fazla takıntılı olduğu bir şey var ki…"

Lucian devamını getirdi: "Güç."

Sagar sırıtarak başını salladı. "Tam olarak! Tabii sıradan biri olsam, onu ikna etmek zor olabilirdi ama ben Büyük Sagar'ım! Bu iş çocuk oyuncağı olacak."

Lucian gözlerini devirerek alay etti. "Bir insan daha ne kadar egoist olabilir acaba…"

Sagar sinirle bağırdı, "Bana egoist mi diyorsun sen?!"

Lucian öfkeyle karşılık verdi. "SİKTİĞİMİN AKLINI OKUMAYI KES, SENİ YAŞLI BUNAK!"

Sagar daha da öfkelenip bağırdı, "BANA BUNAK DEME LAN, SENİ KÜÇÜK PİÇ!"

Kısa ama ateşli tartışmalarından sonra Sagar, Lucian'a eliyle işaret edip onu takip etmesini söyledi. Sessizce kütüphanenin merkezine doğru ilerlediler.

Lucian ve Sagar, kütüphanenin kalbine vardıklarında kendilerini büyüleyici bir alanda buldular. Yüksek tavanlı, kubbe şeklinde devasa bir oda… Tepeden sarkan dev kristal avize, odanın her köşesini altın sarısı bir ışıkla aydınlatıyordu. Bu ışık, duvarlardan yansıyarak etrafı büyülü bir parıltıya bürüyordu.

Odanın ortasında, zarif taş basamaklardan oluşan spiral bir merdiven aşağıya doğru kıvrılıyordu. Zemin, mermer taşlarla kaplıydı ve taşların üstüne işlenmiş karmaşık büyü sembolleri ve runik yazılar göze çarpıyordu.

Sagar, merdiveni işaret ederek, "Bu merdivenlerin altındaki her kat farklı. Deney odaları, iksir depoları, yemek depoları, kişisel odalar... Ama bu katlara girmen yasak. Anladın mı?" dedi sertçe.

Lucian aldırmaz bir şekilde omuz silkti. "Anladım anladım, zaten o aptal büyü şeylerinle ilgilenmiyorum. Peki beni buraya neden getirdin? Hava atmak için mi?"

Sagar gözlerini devirdi. "Sus ve takip et."

Lucian ve Sagar, spiral merdivenlerden aşağı inmeye başladılar. İlk katta, uzun koridorlar ve çeşitli kapalı odalarla dolu bir deney laboratuvarına ulaştılar. Her odanın kapısında, içlerinde ne tür deneyler yapıldığını belirten metal plakalar asılıydı. Odanın içinde, büyü tüpleri, iksirler ve çeşitli büyü materyalleriyle dolu tezgahlar yer alıyordu. Her yerde patlamış tüpler, yarı saydam sıvılarla dolu kavanozlar ve karmaşık büyü daireleri görünüyordu.

İkinci katta ise renk renk parlayan iksir şişeleriyle dolu raflar vardı. Şişelerin her biri dikkatlice etiketlenmiş, şifa iksirlerinden güç arttırıcı toniklere kadar çeşitli kategorilere ayrılmıştı. Ortada büyük bir karıştırma masası ve iksir yapımında kullanılan kazanlar yer alıyordu. Duvarlarda, iksir tarifleriyle dolu eski parşömenler asılıydı.

Üçüncü katta, büyülü yemeklerin saklandığı dev bir mutfak vardı. Raflar büyülü bitkiler, kurutulmuş etler ve çeşitli malzemelerle doluydu. Odanın bir köşesinde, sürekli taze kalan yiyecekler için büyüyle çalışan soğutma sistemleri vardı. Ayrıca, büyülü yemek tarifleri içeren bir kitaplık da göze çarpıyordu.

Dördüncü katta ise Sagar'ın özel çalışma ve dinlenme alanı bulunuyordu. Geniş bir yazı masası, büyülü eşyalarla dolu raflar ve rahat bir koltuk vardı. Diğer odalar ise bomboştu.

Beşinci kata geldiklerinde ise devasa, karanlık ve boş bir oda ile karşılaştılar. Lucian alaycı bir sesle, "Vay canına, kıtadaki en büyük boş oda olmalı. Gerçekten çok etkileyici," dedi.

Sagar gözlerini kısarak, "Dalga geçmeyi bırak ve izle. Eğer zemine biraz mana aktarırsan..." dedi. Ayağını yere vurarak biraz mana aktardı ve oda bir anda parladı. Her yanda çeşitli silahlar, zırhlar, antrenman sahaları ve dövüş mankenleri ortaya çıktı.

Sagar kollarını göğsünde birleştirip gülümsedi. "Burada çalışırken etrafa zarar vermek sorun olmayacak. Her şey mythril'den yapıldı, yani hem dayanıklı hem de mana verimliliği yüksek. Artık gönül rahatlığıyla o boktan boks şeyine çalışabilirsin ve deneylerimde kullanılabilirsin."

Lucian gözlerini devirdi. "Bazen iyilik mi yapıyorsun yoksa sadece hava mı atıyorsun anlamak zor."

Sagar ellerini birbirine çırptı. "Her neyse! Şimdi şu meditasyon meselesini halledelim. Şuraya otur ve mana akışına odaklan."

Lucian Sagar'ın dediğini yaparak oturdu ve manasına odaklandı. Daha iyi hissetmek için aura yıldızından güç almayı ihmal etmedi.

Sagar birden çıkıştı. "Yıldızından güç almayı bırak!"

Lucian kaşlarını çattı. "Ama bunu yapmazsam manayı hissedemem! Vücudumda mana olmasına rağmen aura kullanıcısıyım. Serbest manayı hissetmem çok zor. Bu yüzden aura yıldızımı kullanarak manayı yoğunlaştırıyorum ve auraya çeviriyorum."

Sagar, sabırsız bir tavırla başını salladı. "Aura yıldızına fazla bağımlısın. Doğru, aura yoğunlaştırılmış mana, ama hissetmeni istediğim şey bu değil. Kalbin yerine aura yıldızını kullanıyorsun ve bunun için sürekli auraya ihtiyacın var, değil mi? Vücudun mana dolu olsa bile bu küçük bedene depolayabileceğin mana sınırlı. Bu yüzden kilo alıp daha fazla mana depolamaya ve bunu auraya çevirip hayatta kalmaya çalışıyorsun."

Lucian sinirle Sagar'a baktı. "Zaten bildiğim şeyleri bana neden anlatıyorsun? Bir çözüm sunman gerekmez mi?"

Sagar alaycı bir gülümsemeyle, "Seni küstah velet. Küstahlığına rağmen zihinsel dayanıklılığın etkileyici. Günlük hayatında bir anda mana yoğunlaştırıp auraya çevirmen ve bunu hayatta kalmak için kullanman zihinsel olarak seni yoruyor, ama artık buna gerek kalmayacak," dedi.

Lucian merakla sordu. "Gerek kalmayacak mı? Nasıl olacak bu?"

Sagar gözlerini kıstı. "Devasa bir mana deposuna sahip olsaydın ne olurdu?"

Lucian düşündü. "Daha büyük bir bedene mi demek istiyorsun? Haftada bir meditasyon yapmam yeterli olurdu. Neden soruyorsun? Yoksa beni büyüyle dev bir adama mı çevireceksin?"

Sagar, gülümseyerek başını iki yana salladı. "Bundan daha iyisini yapabilirim. Büyücüler, aura kullanıcılarının aksine, dışarıdaki serbest manayı manipüle ederek büyü yaparlar. Peki ya bir aura kullanıcısı dışarıdaki manayı da kullanabilseydi? Aşırı mana ile başa çıkamayarak patlar mıydı? Ya da bir büyücü, aura kullanıcıları gibi kalbine aura yıldızları işleyip manayı yoğunlaştırsa daha güçlü büyüler yapabilir miydi?"

Lucian kaşlarını kaldırdı. "Böyle bir şey imkansız! Hem böyle bir şey yapmak için…"

Sagar Lucian'ı kesti. "Bir kişinin hem içerideki hem de dışarıdaki manayı kullanabilmesi lazım. Tıpkı senin gibi!"

Lucian şaşkınlıkla karşılık verdi. "Ama ben dışarıdaki manayı kullanamıyorum! Sadece içime depolayıp auraya çeviriyorum, bu da zar zor hayatta kalmamı sağlıyor ve saatlerce meditasyon gerektiriyor."

Sagar gözlerini devirdi. "Hiç büyücülerin senin gibi meditasyon yaptığını gördün mü, salak? Aura kullanıcıları aylarca meditasyon yapmadan manayı yoğunlaştırabiliyor. Ama sen bunun aksine bu yoğun manayı tüketiyorsun. Eğer büyücü olsaydın meditasyon yapmana gerek kalmazdı, çünkü dışarıdaki manayı kontrol edebilirdin. Ve sendeki bu olağanüstü bedenle hem içerideki hem dışarıdaki manayı kullanabilirsin. Anlıyor musun? Eğer büyücülüğü öğrenirsen…"

Lucian hayretle tamamladı: "Tüm dünya benim mana depom haline gelir…"

Novel Türk Discord'una Katıl
Bir hata mı var? Şimdi bildir! Novel Türk'e destek ol!
Yorumlar

Yorumlar