Isekai Boksör Bölüm 15 – Antrenman Dövüşü
Eğitmen Thors: "Kazanan Fred olduğu için, bir sonraki rakibin Efendi Lucian olacak. Unutma Fred, Efendi Lucian, Kırmızı Kar Tanesinden Arslan Wintergate ile savaşacak. Sen de tüm gücünle onu zorlamalısın."
Fred, büyük bir saygıyla eğilerek cevap verdi: "Emredersiniz, efendim."
Lucian düello alanına ağır adımlarla girerken, Fred onu dikkatle izliyordu. Göz göze geldiler ve birbirlerini süzmeye başladılar. Güneş batmak üzereydi; gökyüzü, turuncu ve morun büyüleyici tonlarına bürünmüştü. Bu renkler, iki dövüşçünün üzerine vuruyor, gölgelerini uzatıyordu. Hafif bir rüzgar esiyor, Lucian'ın uzun saçlarını savuruyordu. Rüzgar, arenadaki tozları havalandırıp dövüşçülerin yüzlerine çarpıyordu.
Fred, hafifçe gülümseyerek, sakin bir tonla konuştu: "Endişelenmeyin Efendi Lucian, size zarar vermeyeceğim."
Lucian gözlerinde parlayan bir alayla karşılık verdi. Gözlerini Fred'e dikip dudaklarının köşesini kaldırarak cevapladı: "Oh, öyle mi? Aynı şeyi ben söyleyemem. Ustam Sagar, biraz çılgındır ve bana öğrettiği büyüleri her zaman kontrol edemem. Yani, devasa bir ateş topu yüzünden ölürsen, lütfen beni suçlama."
Fred kahkahalarla güldü: "Tabii ki suçlamam, efendim!"
Arka planda kuş cıvıltıları duyuluyordu. Seyirciler arasındaki askerler, heyecanla fısıldaşarak dövüş hakkında konuşuyordu.
Eğitmen Thors, ellerini havaya kaldırdı ve gergin bir ses tonuyla bağırdı: "İkiniz de hazırsanız… DÖVÜŞ BAŞLASIN!"
Fred hızlı bir saldırıyla Lucian'a doğru atıldı ve kılıcını savurdu, ve Lucian boksta direk vuruşlardan kaçmak için yaptığı hamlenin aynısıyla kılıçtan kaçtı ve sola yattı. Rüzgar, Fred'in kılıcının savruluşuyla birlikte havadaki tozları savurdu. Lucian'ın çevik hareketleri, güneşin alçalan ışıkları altında neredeyse bir dans gibiydi.
Fred şaşkın bir gülümsemeyle, "Bir büyücüye göre fazlasıyla çeviksin," dedi. "Öyleyse gerçekten başlayalım, ne dersin?"
Fred'in sesi, arenanın taş duvarlarında yankılandı. Eğitmen Thors'un bakışları gergin bir şekilde dövüşe odaklanmıştı. Fred aniden hızını artırdı ve Lucian'a doğru daha hızlı atıldı.
Lucian, sakin bir şekilde Fred'in hamlelerini izlerken, kendi kendine fısıldadı: "Tüm vücudumu koruyacak bir kalkan bu hızda bir saldırıya dayanmaz. Öyleyse…"
Düşüncelerini hızlandırmak için beynine aura aktardı ve Fred'in kılıcının tam nereye ineceğini hesaplayarak küçük bir büyü kalkanı oluşturdu. Saldırı, tam da hesapladığı noktada kalkanla buluştu ve Fred'in kılıcı havada durduruldu.
Fred hayranlıkla dolu bir sesle konuştu: "Sözsüz büyü mü? Ve saldırımın tam yerini mi hesapladın?"
Lucian, sinsi bir gülümseme ile karşılık verdi: "Elbette. Benim de sakladığım birkaç numaram var." Dedi ve sol eliyle çoktan hazırlamış olduğu hava büyüsünü Fred'in göğsüne doğru patlattı, bu büyü hasar olarak etkili olmasa da ittirme gücü olarak oldukça güçlüydü, bu ittirme sayesinde onu hazırladığı tuzağa itebilirdi. Lucian elini Fred'in itileceği noktaya yöneltti ve "BATAKLIK!" diye bağırarak Fred'in düşeceği yeri bir bataklığa çevirdi.
Fred tam bataklığa düşmek üzereyken zıpladı ve kılıcına aura doldurarak çamura doğru kılıcını tüm gücüyle savurdu, kılıçtan yayılan güçlü aura enerjisinin yarattığı etki ile ters yöne fırladı ve çamurdan kurtuldu.
Lucian, heyecanla Fred'in hareketlerini izleyerek, "Savunmak için saldırmak mı? Tam da benim sevdiğim tarz!" dedi.
Fred'in çamurdan kurtulma hamlesi sırasında, Lucian çoktan bir sürü ateş topu büyüsü hazırlamıştı. Fred ona döndüğü anda ateş topları üzerine yağmaya başladı.
Fred, koşarak ateş toplarından kaçarken, "Pekala efendim, gücünüzü hafife aldığım için beni cezalandırın," diye bağırdı. Lucian'a doğru hızla yaklaşıyordu. Yanık izleri vücudunu kaplasa da pes etmiyordu.
Lucian, gözleri parlayarak, "Evet, evet! Biraz daha zorla kendini… Sonra görüşeceğiz!" dedi.
Lucian beynine daha fazla aura aktararak beyninin sınırlarını zorlamaya başladı, bu sayede kısa bir süreliğine de olsa çift düşünme yeteneğini elde edip ikili büyüler yapabilecekti. Fırlattığı alev toplarına hız büyüsü uygulayarak daha hızlı bir şekilde saldırmaya başladı, Fred alev toplarını ucu ucuna sıyırabiliyordu, vücudunun her tarafı yanıklar içinde kalmıştı ama Lucian'ın yanına kadar gelebilmişti.
Lucian, "Geldiğin için tebrikler. Ama bu, büyük bir hataydı," diyerek elini kaldırdı.
Eğitmen Thors, paniğe kapılarak bağırdı: "Efendi Lucian, durun! Onu öldüreceksiniz!"
Lucian, karanlık bir gülümsemeyle son sözünü söyledi: "Sonraki hayatta görüşürüz, Fred."
Lucian, Fred'in ona yaklaştığı süre boyunca devasa bir büyü hazırlamıştı. Fred tam Lucian'ın önüne geldiği anda, büyü tamamlandı. Lucian, soğukkanlılıkla büyüsünü fısıldadı: "Ateş topu."
Devasa bir ateş topu Fred'e doğru fırlatıldı. Patlama arenayı sarstı, her yer toz ve dumanla kaplandı. Göz gözü görmüyordu.
Eğitmen Thors çaresizlikle bağırdı: "FRED!"
Lucian, toz ve dumanın arasında durarak kendi kendine fısıldadı: "Hadi Fred… yapabileceğini biliyorum…"
Sis dağıldığında, bir figür ortaya çıktı. Askerler şaşkınlıkla birbirlerine bakıyordu.
"B-bu Fred mi?"
"Toz tamamen dağıldı. Fred, her yeri yara bere içinde olsa da dimdik ayakta duruyordu.
Eğitmen Thors, nefesini tutarak: "Fred, yoksa sen…"
Fred, güçlü bir aura salarak Lucian'a bakıyordu. Eğitmen Thors şaşkınlık içinde bağırdı: "Sen… 6 Yıldız mı oldun?!"
Lucian, Fred'in aurasını hissederek keyifle gülümsedi: "Bunu başaracağını biliyordum!"
Fred, şaşkın ve minnet dolu bir ifadeyle: "Yani beni Arslan'la aynı seviyeye çıkmam için zorladın mı? 6 yıldızlı olmanın sınırında olduğumu biliyor muydun? İki yıldır bu sınırda takılı kalmıştım, ama sen… beni ölümle yaşam arasında bir seçim yapmaya zorladın."
Lucian hafif bir kahkaha attı: "Üzgünüm. Kızdın mı?"
Fred, minnettarlıkla gülümsedi: "Hayır. Teşekkür ederim. Ama bu sefer dikkatli olsan iyi olur. Çünkü, bundan sonrası senin için kolay olmayacak."
Fred, inanılmaz bir hızla Lucian'a doğru fırladı. Kılıcını savururken, Lucian bacak kaslarına aura yükleyerek son anda kaçmayı başardı. Dövüş tüm hızıyla devam ediyordu.
Lucian heyecanla bağırdı: "Pekala, savaş başlasın!"
Lucian, Fred'in yere serilmiş bedenine gözlerini dikti. Hafifçe gülümseyerek, "Hadi koca oğlan, işin bitti mi?" diye seslendi. Fred, burnundan sızan kanı silerken hırıltılı bir nefes aldı, sonra ayağa kalktı. "Hala sakladığın numaralar olduğuna inanamıyorum," dedi. "Öyleyse bunu bitirelim!" Gözlerindeki kararlılık hiç olmadığı kadar güçlüydü. Tüm aurasını bir araya toplayarak Lucian'a doğru saldırıya geçti.
Lucian, Fred'in saldırılarından ancak zar zor kaçıyordu. İçinden bir küfür savurdu, "Lanet olsun, o kılıç darbelerinden biri bana isabet ederse, en az bir uzuvum gider!" Fred'in gözlerindeki öldürme arzusunu hissetmişti; eskisinden tamamen farklıydı.
Her kılıç darbesi havayı yararken Lucian, nefes almakta bile zorlanıyordu. "Aura kullanma tekniğim normal aura kullanıcılarından daha verimli... Ama yine de... Bu adam güçlü!" Lucian, bir yandan Fred'in saldırılarından kaçarken, bir yandan da tüm vücuduna aura pompalıyordu. Daha hızlı düşünmek için beynine, daha dayanıklı olmak için kaslarına ve nefesini güçlendirmek için ciğerlerine aktardı. Mana kalbi, aurasını bedenine daha hızlı yayabilmesi için bir katalizör görevi görüyordu.
Lucian'ın hızı ve gücü aniden arttı. Fred, bu duruma şaşırdı ama heyecanla bağırdı: "Elinde daha ne var Lucian!? Bana her şeyini göster!"
İki savaşçı, akıl almaz bir hızla arenada birbirlerine saldırıyorlardı. Lucian, Fred'in şiddetli saldırılarından bir boşluk bulmaya çalışıyordu. Fred ise, Lucian'ı tamamen köşeye sıkıştırmak istiyordu. Her kılıç savuruşunda Fred'in saldırıları daha da hızlanıyor, Lucian ise saldırılardan kaçarak ayakta kalmaya çalışıyordu. Fred'in her hamlesi, taş zemini titretiyor, Lucian'ın her kaçışı ardında çatlaklar bırakıyordu.
Eğitmen Thors, askerleri geri çekilmeleri için uyardı. "Araya karışmak istemiyorsanız geri çekilin!" diye bağırdı.
Lucian, kaçmaya devam ediyordu ama yavaş yavaş yorulmaya başladığını hissediyordu. Fred, kontrolü ele geçirmiş gibi görünüyordu. Fred'in alaycı sesi yankılandı. "Yoruldun mu, küçük efendi?"
Lucian'ın zihninde tehlike çanları çalmaya başladı. "Vücudum daha fazla dayanamıyor… Lanet olsun, eğer birkaç yaş daha büyük olsaydım! Ama... hala bir şansım var. Her şeyimi bu son saldırıya adayacağım!" dedi kendi kendine.
Fred, kılıcını gökyüzüne kaldırarak Lucian'a meydan okudu. "Yolun sonuna geldik, Lucian!" dedi ve ışık hızında bir hamleyle kılıcını Lucian'a indirdi. Lucian, tüm aurasını tek bir yumruğa odakladı ve kılıca doğru inanılmaz bir güçle yumruğunu savurdu.
Askerler nefeslerini tuttu. "N-Ne oldu?" diye mırıldandılar. Kılıç, Lucian'ın yumruğunun gücüyle ortadan ikiye ayrıldı. Kılıcın parçalarından biri, hızla Lucian'ın yanından geçti ve toprağa saplandı. Lucian, gücünün etkisiyle sendeledi ve yere düştü. Savaş sona ermişti. Lucian, Fred'in ölümcül saldırısını başarıyla engellemişti.
Askerler şaşkınlıkla birbirine bakıyordu. "Kılıç kırıldı!" diye bağırdı biri. "Öyleyse kazanan Lucian mı?" diye bir başkası ekledi.
Fred ve Lucian, ter içinde kalmış halde birbirlerine bakıyordu. İkisi de nefes nefeseydi. Fred, kırık kılıcına baktı, ardından Lucian'a doğru eğildi. "İyi bir dövüştü, Lucian. Kılıcım olmadan seninle dövüşemem. Zafer senin," dedi, yenilgiyi kabul edercesine.
Lucian, başını kaldırdı ve gülümseyerek Fred'e baktı. "Hayır, Fred. Kazanan sensin. Tebrik ederim…" dedi, sesinde gururla karışık bir kabul vardı.
Askerler şaşkındı. "F-Fred mi kazandı?" diye birinin sesi titredi.
Eğitmen Thors, büyük bir gülümsemeyle bağırdı: "Kazanan, FRED!"
Askerler çığlık atmaya başladı. "FRED KAZANDI, FRED KAZANDI!" Askerler Fred'i omuzlarına aldılar, onu havaya fırlatıp tutarak tezahürat etmeye devam ettiler. Takım arkadaşları, birinin zaferiyle gurur duyuyorlardı.
Lucian, yerde oturmuş Fred'i izlerken içinden bir kahkaha patlattı. "Gerçekten çok güçlüsün Fred... Bu maçı kazanmış olabilirsin ama ben de kazandım. Sonunda… 4. Yıldıza ulaşabildim…" diye fısıldadı kendi kendine, gözlerinde yeni bir güç parıltısıyla.