Bilinmezin İçinde Bölüm 9 - Uyuyan Güzel

İşte şimdi sıçtım!

Tüm bu yobaz herifler yetmezmiş gibi bir de o deli ile uğraşmam gerekecek!

Kalbim güm güm atmaya başladı. Olaylar hiç beklemediğim yönde ilerliyordu. O adam nasıl benimle aynı anda gelebilir? Sadece 5 10 dakika sonra gelse ben burada olmayacaktım.. eğer bu diyarda şans tanrısı/ tanrıçası varsa anlaşılan o benim yanımda değil.

"Ne saçmalıyorsun sen?" diye çıkıştı Gorgon. "Ferudo, gidip o işgalci kimse ilgilen."

Onun bu emri ile, "Emredersiniz efendim." diyen uzun saçlı adamın sesi duyuldu. Görünüşe göre adı Ferudo idi. Duvarın arkasından yükselen dumanları görebiliyordum. Bana geldiği ile aynı yetenek ile gideceğe benziyor.

Gorgon'un emirleri beni şaşırttı. Yani benim değil de o gelenin sahte olduğunu düşündü.. yani bir deli rolünü iyi yapmışım.. acaba oyunculuk okuluna mı gitseydim? İyi para kazanırmışım.

Sonra, Gorgon tekrar ayini başlattı. Ancak daha birkaç saniye geçmişti ki dışarıdan çok şiddetli patlamalar duyulmaya başladı!

Gorgon bunu umursamayıp ayine devam etti ama patlamaların şiddeti giderek artmaya başladı!

Gorgon sonunda ayini durdurdu. "NELER OLUYOR ORADA!?" diye şiddetle bağırdı.

Duvarın ardında öncekinden bile yoğun bir sisin dolduğunu gördüm.. sanırım Gorgon da aynı yeteneği kullanıp dışarı gidiyordu.

İşte Fırsat!

Kaçabilirim!

Duvar ucundan öbür tarafına baktım. Herkes hala secde halindeydi. Kimse etrafına bakmıyordu..

Kızı kucağımda tutarken sessiz adımlarla ilerlemeye başladım.

Tek yol o inananların ortasından geçmekti. Aralarından, olabildiğince sessiz adımlar ile ilerlemeye başladım.

Neyse ki secde sırasında hepsinin kapşonu kafasındaydı. Etrafı görmeleri imkansızdı.

Ancak, ben daha yolun ortasındayken, "HERKES YARDIMA KOŞSUN!" diye bir bağırış geldi dışarıdan!

Bir anda secdedeki herkes ayaklandı!

HASİKTİR!!

Neler olduğunu anlamak isterce etrafa baktıkları sırada bakışları benim üzerime düştü.

Hepsinin yüzünde şok ve şaşkınlık vardı. Yutkundum.

"Aa çocuklar.. hanımefendiyi gezmeye çıkaracaktım sadece. Siz şey, neden dışarıdaki olaya yardıma gitmiyorsunuz?"

O anda, her yer sarsılmaya başladı!

Tüm tapınak, sanki deprem oluyorcasına sarsılıyordu!

Tüm bu sarsıntının ortasında dışarıdan bir ses duyuldu.

"NİHAHAHAHAHAHAĞ! SİZİ GİDİ KÜÇÜK HAŞERELER! EFENDİMİN MESKENİNDE OYUN OYNAYABİLECEĞİNİZİ Mİ SANDINIZ!?!"

Bu ses.. lan bu ses..

"DEDEEEE!"

Bu ses deli dedeye aitti!

O anda sarsıntı daha da güçlü oldu ve.. bina yıkılmaya başladı!

Bakışlarım istemsizce tavana doğru kaydı. Koca koca kayalar üzerimize doğru düşüyordu!

Hızlı bir karar vermem gerekiyordu. Hemen yere yattım ve genç kızı zarar görmeyeceğinden emin olmak için kaplumbağa gibi sardım.

Umarım bu engelleme yeteneği yapılara da işliyordur!

"ELİNİN AYARINI S*KEYİM DEDEEEE!"

Derken molozlar zemine ulaştı.

[Bir engelleme hakkınızı harcadınız! Kalan: 34]

Koskocaman bir moloz tam üzerime düştü ve yanıma sekti!

[Bir engelleme hakkınızı harcadınız! Kalan: 33]

Hemen ardından bir tane daha düştü ve o da yanıma sekti!

[Bir engelleme hakkınızı harcadınız! Kalan: 32]

[Bir engelleme hakkınızı harcadınız! Kalan: 31]

[Bir engelleme hakkınızı harcadınız! Kalan: 30]

Etrafım molozlar ile dolduktan sonra.. tam ortasında hareket edebileceğim kadar bir boşluk kaldı.. bundan sonrasında sadece dışarıdaki yıkılma seslerini duymaya devam edebildim.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama sonunda sesler durdu.

Artık ne dışarıdaki patlama seslerini, ne de düşen kaya seslerini duyuyordum.

Bakışlarımı indirip genç kıza baktım.. melek gibi uyuyordu. Bir çizik bile yok.

Başarılı!

Sonra dışarıya kulağımı verdim.

Acaba savaşı kim kazanmıştı?

O özgüvenli gülüşe bakılırsa dede baya kuvvetli gibiydi.. herhalde o kazanmıştır değil mi?

Yine de birkaç dakika daha burada kalıp beklemeye karar verdim.

O sırada olanları düşündüm.

Dede neden buraya saldırdı?

Ne demişti saldırırken.. tanrısının meskeni mi? Yoksa.. bu tapınak onun tanrısına mı ait!? Deliliğin Düşmüş Tanrısı Fatel!

Yani o dedenin ormanda dolanıyor olma sebebi bu muydu?

Buraya baskın atıp yok etmek mi?

Veya.. en başından beri dede burada yaşıyordu da onlar mı izinsiz işgal etti?

Vay be.. kadere bak. O dede ile rastgele karşılaşmam ve şimdi şans eseri beni çıkmazdan kurtarması.

Eğer o olmasaydı buradan güvenlice çıkabilir miydim emin değilim.. gerçi hala emin değilim.

Umarım dede kazanmıştır ya..

Bekleyişim bittikten sonra, etrafımdaki duvarı, üzerime yıkılmayacağından emin olaraktan yavaş yavaş ittirmeye ve kendime çıkacak bir alan yaratmaya başladım.

Kucağımda Firdevs isimli bu genç kızı tutarken sonunda dışarı çıktım ve güneş ışıklarını karşıladım.

"Vay anasını.."

O devasa tapınak.. tamamen yok edilmişti!

"Lan tanrımın meskeni meskeni dedi.. geldi yok etti.. bu herif harbi deli."

Artık sadece yerde bulunan üst üste dizilmiş molozlardan oluşuyordu.

Sadece engelleme yeteneğim olup insan üstü gücüm olmasaydı, buradan hayatta çıkamazdım. Resmen taştan oluşan bir mezarlık gibiydi.. tahminimce o diğer bütün müritler ölmüş olmalı. Tabii Ferudo'nun ki gibi gaza dönüşme yetenekleri yoksa. Ancak o yetenek pek de düşük seviye değil gibi. Yani mantıken sahip olmamalılar.

Etrafa bakmaya devam ettiğimde, başka hiçbir hareketlilik göremedim. Yönümü seçebildiğimde bakışlarım geldiğim tapınak girişi tarafına döndü. Orası.. tam bir kaos içindeydi. Onlarca ağaç, içlerindeki hayat çekilmiş gibi ölü hale gelmişti. Yerde birçok krater benzeri delik vardı. Havada, yüzlerce metre öteden bile görülen garip, yeşil bir sis vardı.. burada ölümüne savaşmışlar gibi. Ancak şu an sadece.. sessizlik var.

Evet, baksırı dışında çırılçıplak olan ben, elimde melek gibi tatlı ve narin bir kızı tutarak yıkılmış molozların üstünde duruyorum.. rüzgar gibi geldiim, rüzgar gibi gidiyorum.

"Şşş." diye seslendim kucağımdaki kıza.

"Uyansana lan." diyip tokadı çakmak için elimi kaldırdım. Ancak insan üstü gücüm ve extra güçlendirilmiş tokatlarım nedeniyle vurmaya çekindim.. o kadar kurtarmaya çalıştığım kızı kendim öldürmek istemem.

"..." kızda ses seda yoktu.. belki de uykusu doğal olmayan yollarla sağlanmıştır. Bir büyü ile olabilir mi?

Molozların üstünde devrilmemeye çalışarak atlamaya başladım ve ormana ulaştım.

Ardından durmadım ve koşarak uzaklaşmaya başladım. Tekrar nefes nefese kalana kadar kayda değer miktarda uzaklaştım.

Sonunda durup bir kayanın arkasına genç kızı bıraktım.

Elimde bir ayna yoktu ama şu an üstümün başımın toz içinde olduğunu, hayalet gibi göründüğümü tahmin edebiliyorum. Bu durum beni rahatsız etse de şimdilik bir çözümüm yoktu. Çünkü gölün olduğu taraf, savaşın olduğu tarafla aynı. Şimdi o tarafa gidersem beklenmedik misafirlerle karşılaşabilirim.

O yüzden biraz nefeslenmek için burada dinlendim ve 5 dakika sonra tekrar koşmaya başladım. Bir dahaki tura kadar birkaç km daha gitmiştim. "Huff.huff.." nefes nefese kaldım. Bu koşuyu tekrar tekrar yapmak çok zordu.. ve hava da kararmaya başlamıştı.

Durduğum noktadan, köşede mağaramsı ufak bi açıklık gördüm. Oraya ilerledim ve genç kızı nazikce yere bıraktım. Sonra, dinlenmek için duvara yaslandım. Hala nefes nefeseydim.

Gurrrrrrrr!

Midem gurulduyordu..

Hayvansı bir vücudun olunca hayvansı yemek ihtiyaçların oluyor demekki..

Ancak burada kızı baygın bırakıp bir yere gidemezdim.

Nefeslenmem bittikten sonra genç kıza doğru gittim. Üzerine doğru eğilip suratına baktım. Hala mışıl mışıl uyuyordu.

Bunu nasıl uyandıracağız ya..

Uyuyan güzel hikayesinde yakışıklı prensin öpücüğü ile uyanılıyor ama.. o hikayedeki prensin aksine ben pedofili değilim. Orjinal hikayede uyuyan güzelin 14 yaşındaki küçük bir kız olduğunu duyduğumda şok olmuştum. At sürebilen bir prens de en az 19 yaşındadır değil mi? Şu anki bizim hikayemize çok benziyor.. başka bir metot olmalı.. acaba çok çok çok hafif bir tokat mı atsam?

Ben bunları düşünürken, kız yavaşça gözlerini açmaya başladı.

Oha! Uyanıyor!

Sorunum çözüldüğü için 32 dişimi göstererek gülmeye başladım.

Uyanan kızın bakışları yavaş yavaş bana dönmeye başladı.

"Günaydın uyuyan güzel." dedim mutlu sesimle.

"AAAH! TECAVÜZCÜÜÜÜ!"

Novel Türk Discord'una Katıl
Bir hata mı var? Şimdi bildir! Novel Türk'e destek ol!
Yorumlar

Yorumlar