Novel Türk > Bilinmezin İçinde Bölüm 21 - Malikaneye Giriş

Bilinmezin İçinde Bölüm 21 - Malikaneye Giriş

İlerlerken Ferudun ile yan yan yanaydık.

“Efendim, neden bu işi bu kadar ilerletmek istediğinizi anlamadım.” Kilosu nedeniyle adımları yavaş olduğundan ona ayak uydurmak zorundaydık.

Ona bakmadan yanıtladım. “Ben hislerimde asla yanılmam. Bu adamda.. suçlu kumaşı yok.”

“Ama efendim, siz ‘ünsüz’ olduğunuzu söylemediniz mi? Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?”

Sırıttım. “Ünsüz olmam becerilerime güvenmediğim anlamına gelmiyor.. Hem kim bilir, belki de ünümü yayacağım olay bu olur.”

Bu şişman adam gerginlik ile terini silmeye devam ediyordu.

Olayın araştırılmasını bu kadar ciddi bir şekilde engellemeye çalışması garipti.

O platformu oluşturup ortamı hazırlamak biraz meşakkatli olsa da burada ‘gerçek’ suçluyu bulmak için bir fırsat söz konusuydu. Yoksa.. katil o muydu? Belki de asıl suçlunun kendi olduğunu öğreneceğiz diye korktuğundan bunları yapıyordu. Tüm suçu kâhya Zülfikar’a yığmıştı. Bir kasaba yöneticisinden kim şüphelenir ki?

“Biraz gergin gibisiniz Ferudun bey.”

“Ne? Ben mi?” dedi şaşırarak.

“Evet, çok terliyorsunuz.”

“..e şişmanım çünkü.”

..doğru.

Şişman insanlar gereksiz terler.

Ancak bu bahane de olabilir..

“Olayı bana biraz daha detaylı tarif edebilir misiniz? Mesela, bu bahsi geçen Agata isimli hanımefendi kim?”

“Ah bilmiyor musunuz? O zaman siz buralara çok yabancı olmalısınız.” Mendilini geri ceketinin cebine koydu. “Agata Kristina. Kendisi, kasabamızın güzide zenginlerindendir. Bir soylu olmasa bile, ticaret konusundaki bilgisi sayesinde yükselebildi. Ancak kazandıklarını her zaman kasaba için harcadı. Birçok hayır kurumu ve yetimhaneye bağışlar yaptı. Kendi adına yaptırdığı bir oyun parkı bile var.”

“Evet.. kulağa gerçekten sevecen bi nine gibi geliyor.” dedim başımla onaylarken. “Öyleyse, kim bu sevecen nineyi öldürmek ister ki? Aklınızda birisi var mı?”

“Evet garip olan da bu. Ortada hiç şüpheli yok. Zülfikar’ı yakalamış olsak bile neden yaptığına dair hiçbir fikrimiz yok. Agata hanım, Zülfikar’a çok güvenir. Yanlış bilmiyorsam bu adamı çocukken yetim almıştı. Kendi ellerinde büyüyüp malikanenin kahyası oldu.”

Oh.

Görünüşe göre Zülfikar’ın hikayesi derin.

Basit bir kâhyadan öte, aile ilişkileri olan birisi.. yine de katil olma ihtimali olurdu ama sistemin dediğine göre değil.

“Peki ya cinayet nasıl gerçekleşti?”

“Şey.. aslında tam olarak bilmiyoruz. Tek bildiğimiz, hizmetçinin odadaki yemek artıklarını almak için içeri girdiği ve Agata hanımının yatağının kanlar içinde olduğunu görmesi.”

“Öyleyse hizmetçi katil olamaz mı?”

“Hayır efendim. Hizmetçi içeriye girmeden önce Agata hanımın en küçük kızı Pamela ile konuşuyordu. Olay saniyelikti. O kadar kısa sürede öldürmüş olamaz.”

“Hmm öyleyse bu olay nasıl Zülfikar’a bağlandı?”

“Çünkü efendim, odaya son giren kişi Zülfikar’mış. Eğer Agata hanımın öldüğünü görse, bunu söylerdi. O öldürmüş olmalı.”

Oh demek olay böyle gerçleşti..

“Onun son giren kişi olduğunu nereden biliyorsunuz?”

“Hizmetçi ile Pamela hanım koridorda konuşuyorlarmış. Agata hanımın odasının girişi koridordan görülebiliyor. Yaklaşık on dakika kadar önce Zülfikar’ın odaya girdiğini ve iki dakika kadar durduktan sonra çıktığını söylediler.”

“Anlıyorum..”

Bu işte bi gariplik var. Bir katil nasıl bu kadar toy olabilir? Orada izleyen birileri olduğunu bile bile içeri girip öldürüp neden çıksın?

Bunu düşünememişler mi.. bu olayı inceleyip karar veren kimdi tam olarak?

Bakışlarım iki koruma ile ilerleyen Zülfikar’a kaydı. Çevredeki halkın bakışlarından çekiniyor gibiydi. Kaçamak bakışlar ile sağa sola baksa da genelde kafasını yere indiriyordu.

Bulunduğu durumdan o da memnun değil gibi. Koskoca malikanenin saygıdeğer kâhyasından katil durumuna düşmüş.

“Abii, cinayet mi çözeceğiz biz şimdi?” diye sordu Firdevs yanıbaşımdan.

“Evet Firdevs’cim. Malikanede yaşanan bir cinayetin suçlusunu arayacağız.”

Bana baktı. Gözleri parlıyordu. “Aynı bi dedektif gibi miii?”

Ona göz kırptım. “Biz zaten dedektifiz canım.”

Bu sırada nehrin üzerindeki köprüyü de geçmiştik. Bizi takip eden herkes dağıtılmıştı. Sokakta birileri karşımıza çıkıp ilgiyle baksa bile takip etmeleri engellendi. Nehrin bu tarafına geçtikten sonra kasabanın uç kısmında bir yapıyı görebildim.

Havanın kararması ile ve kasabanın ışıklarından uzak olması ile korkutucu görünen bir yapıydı. Aşağı yukarı 100 metreyi kaplayan, ortaçağ mimarisine sahip bir malikaneydi. Malikaneye ulaşmadan yüz metre kadar önce de 2 metreyi bulan duvarlar vardı.

Oraya doğru uzanan taştan yolu takip ederek ilerledik. Kasabada bu kadar büyük bi alanı kendine ayırta bildiğine göre gerçekten zengin birisi olmalıydı. Böyle birisinin katilinin öyle sıradan bir şekilde öldürülmesi ilginçti.. bekle belki de bu sıradan değildir? Buraya yeni geldiğimden bilmiyorum ama belki de idamlar daha sadedir. Sadece bu zengin kadın gibi özel insanların davalarında öyle platform falan hazırlanıyordur. Kim bilir.

Malikanenin kapısına vardığımızda bizi demir parmaklıklı şatafatlı bi kapı karşıladı.

Ancak etrafta herhangi bir koruma vari bir şey göremedim.

Bu normal mi?

Yoksa gerçekten de hiçbir düşmanı olmaz diye mi kadın tedbiri elden bırakmış?

Eh eğer böyleyse, suikaste uğraması çok da garip olmaz.

Demir kapıyı aralayıp teker teker geçtik.

Karşımızda, malikaneye kadar giden çakıl bir yol vardı. Çakıl yolun sağında ve solunda minyatür ağaçlar vardı. Ağaçların altındaki çimen düzgün bir şekilde kesilmişti. Buranın bahçıvanı işini iyi yapıyor gibi.

Tam bunları düşünürken yandan ‘Çıt’ ‘Çıt’ sesleri geldi. O tarafa döndüğümde, birisinin elindeki bahçe makası ile minyatür ağaçlara şekil verdiğini gördüm. Ağaçlara doğru dönük olduğundan nasıl göründüğü seçilemiyordu.

Bizim gelmemize ise.. hiçbir tepki vermemişti. Sanki hiç fark etmemiş gibiydi.

“Kolay gelsin dayı!” diye seslendim adama doğru.

“...”

Ancak adamdan bir cevap gelmedi. İşine devam ediyordu.

Hmm.. Fazla umursamaz. Bir malikanenin bahçıvanı böyle mi olmalı?

Teknik olarak misafirleri ilk gören kişi ya kâhyadır ya da bahçıvan. Yani ikisinin de samimi bir tutumu olmalı.

Yoksa sadece.. dalgın mı? Belki de olanları düşünüyordur.. olaylardan nasıl sıyrılacağını.

“Dayı mı dedi o?” diyen bir ses duydum arkamdan. Aralarında fısıldaşıyor gibilerdi.

Hay anasını.. konuşma tarzıma dikkat etmem gerek. Ben Lordun kızının bir tanıdığıyım. Avam gibi konuşamam..

Ferudun’a döndüm. “Bu adamın niye böyle sessiz olduğu hakkında bir bilgin var mı?”

Ferudun omuzlarını silkti. “Hiç dikkat etmedim efendim. Sadece sıradan bir bahçıvan olduğunu düşünmüştüm.”

Ah doğru. Burada soylular ile normal insanlar arasında fark olmalı. Her önüne geleni önemsemiyordur.

“Neyse.. yolu gösterin madem.” dedim Ferudun’a yol verirken.

Sonra da onun yavaş adımlarını takip etmeye başladım.

Bir süre sonra çakıl yolların sonuna geldik ve malikanenin asıl bahçesine ulaştık. Orada, malikanenin girişi gibi görünen yerin çevresinde bir sürü çiçek dikilmişti. Bunların çoğu sade görünümlü saksıların içindeydi.

Ancak bir gariplik vardı. Rengarenk olup hayat saçması gereken bu çiçekler, sanki annelerinin ölümünü biliyormuşçasına solmuş bir hissiyat veriyordu. Yoksa bu dünyada çiçeklerin de mi bir bilinci var?

Bakışlarım o çiçeklerin önünde dikilen kişiye kaydı. Akşam karanlığının altında tek ışık kaynağı olan malikanenin fenerleri yüzünü aydınlatıyordu. Bu kadın şu anda siyah kıyafetlere bürünmüştü. Uzun boylu ve zayıftı. 1.75 kadardı. Sarı saçları omzuna düşüyordu. Yeşil gözleri ve parlak beyaz bir teni vardı. Gülümsemenin çok yakışacağı belli olan bu surat şimdi hüzün içindeydi. Çiçeklere bakıyordu. Gözleri çökmüştü ve göz altları morarıktı. Tek kelimenin bile edilmediği bu sessiz an, o kadının kalbinde bir fırtınaya ev sahipliği yapıyor olmalıydı. Bu canlı ama solmuş görünen çiçeklere bakarken kim bilir ne düşünüyordu. Belki de bu çiçekler, dün gece son nefesini vermiş olan Agata’ya aitti. Bu kadın her kim ise, Agata’ya yakın olmalıydı.

“Bu kim?” diye sordum Ferudun’a.

Ferudun’un bakışları o tarafa döndü. “O... Agata’nın kızı Merelyn.. annesi ile arkadaş gibiydi. Yediği içtiği ayrı gitmezdi.. şimdi ise hem annesini hem de en yakın dostunu kaybetti..”

Bir hata mı var? Şimdi bildir!
Yorumlar