Bilinmezin İçinde Bölüm 13 - Dön ve Kendin Anlat
Çatırdayan ateşin sesi kulağımı doldururken, bu saf kızın dalgın bakışlarını hayranlıkla izledim. Onun hüzünle çatılmış kaşları, içimde bu üzgünlüğünü alıp atma isteği uyandırıyordu.
“Annem beni hiç sevmezdi.” diye söze girdi. “Ne zaman kendi kendime bir oyuna tutuşacak olsam beni engellerdi. Konağın çalışanları ile sohbete başlasam beni susturur, onlara da kızardı. Bana sadece müzik aletleri çalmamı, dans etmeyi öğrenmemi ve etiği bilmemi söylerdi.. bana bir eşya gibi davranırdı.” Yerdeki toprağı ayağındaki sandaletler ile itti. Kalkan toz, ateşin ışığı altında yavaş yavaş kayboldu. “Ancak babam farklıydı. O beni her gördüğünde gülümserdi. Her zaman başımı okşar ve benimle sohbetler ederdi.. ama o da beni hiçbir yere salmazdı. Konağın arazisinden dışarıya hayatım boyunca hiç çıkmadım. Arada sırada bahçede kendi kendime oynarken çalışanların çocuklarını görürdüm. Hepsi birbirleriyle güle oynaya eğlenirlerdi.. ben yanlarına yaklaştığımda ise benden kaçarlardı. Biliyorum.. hep annem yüzünden. O bir şey yapar diye herkes korkup benden kaçıyor.. çok yalnızım. Çok sıkıldım.. oraya dönmek istemiyorum.”
“E dönme o zaman?” diye yanıtladım onu ateşteki eti çevirirken.
Bu sözler ile bana baktı. Gözleri parlıyordu. “Dönmeyebilir miyim?”
“Tabii ki. Neden dönmek zorunda olasın ki? Anlattığına göre orası berbat bir yer. Oraya döndüğünde aynı kilitli hayatı yaşayacaksın.” Onun her sözümde parlayan gözlerine baktım. “Sadece oraya dönmeyip kendi kafana göre yaşaman yeterli. Sonuçta rahat edemediğin, dışlanmış hissettiğin o ortamdan her halükarda daha iyi olacaktır değil mi?”
Kız hızla kafasını salladı. “Evet! Doğru! Dönmemem yeterli! Haha!” Mutlulukla gülmeye başladı.
“Çok güzel maceralara çıkarım! Ben de o hikayelerdekiler gibi yaratık inlerini basıp kötü tanrıların hizmetkarlarını öldürürüm!” havaya yumruklar atıyordu.
Sonra tekrar bana döndü. “Hatta beraber yaparız! Hmm. Seni sevdim. Yardımcım olabilirsin!”
“Kim? Ben mi yardımcı olucam?” dedim kendimi gösterirken. “Benim gibi muhteşem birisi yardımcı ha? İmkansız! Ben olsam olsam ana karakter olurum!”
“Yaaa.” Diyerekten üzgün bir surat yaptı.. çok tatlı görünüyordu. “Ama iki ana karakter olmaz ki!!”
“Neden olmasın canım? Hikaye bizim hikayemiz değil mi? İstediğimiz kadar ana karakter koyarız.”
“Ama! Ama!” diye söylendi. “Ben en çok sevilen ana karakter olmak istiyorum!”
“Haha. O olur bak. En çok senin sevilmene izin verebilirim.” dedim gülümserken. “Zaten bu tatlılığın ile o unvanı senden almam zor.”
“Ayy. Tatlı mıyım gerçekten?”
“Haha. Öylesin. Hikayemizin en çok sevilen tatlı ana karakteri olacaksın.”
“Olmaz!.” Diye sertçe çıkıştı. “Ben havalı ana karakter olmak istiyorum!” Ayağı kalkıp kahraman vari bir poz takındı. “Öldürdüğüm ejderhanın üzerinde aynen böyle durup herkesin gözünü kamaştırıcam.”
“Haha. Bence hala tatlı görünüyorsun. Havalı olmak için biraz bunlara ihtiyacın olacak.” Sağ kolumdaki kaslarımı sıktım.
“Bu haksızlıık. Bu kadar kası nasıl yapayım been?”
Omuzlarımı silktim. “O zaman sadece tatlı ana karakter olmakla yetineceksin.”
“Of ya.” diyerekten sitem etti ve kalktığı kayaya geri oturdu.
“Peki diğerleri ne olacak?” diye sordum ona.
“Diğerleri mi?” şaşkın bir bakış attı. “Yan karakterler mi?”
“Hayır.” diye yanıtladım melankolik bir tebessüm ile. “Ailen ne olacak.”
“Ne mi olacak? Ben gittim diye kına yakacaklar işte. Sonunda baş ağrısı olan çocukları gidecek.”
“Öyle mi dersin?” diyerekten ona bilmiş bir bakış attım. “Firdevs. Sen gerçekten ailenin seni sevmediğini mi düşünüyorsun? Seni sorun olarak gördüklerini?”
“Öyle değil mi? Baksana hareketlerine.”
“Hayır Firdevs. Öyle değil. Annenin seni engelleme sebebi yarattığın oyunlar ile başına bela açmandan korkmasıydı. Çalışanlarla samimi olmanı engelleme sebebi seni kandırıp zarar verecek bir şey yapmalarından korkmasıydı. Sana zorla dans etmeyi falan öğretmesi, kendi çapında bi kadın olarak daha başarılı ve insanların dalga geçmeyeceği biri olmanı sağlamaktı.. baban ise, basitçe seni korumaya çalışıyordu. Saf kalbinin dış dünyada zarar göreceğini düşünüyordu.”
Firdevs’in gözleri şaşkınlıkla açıldı. Ancak sözlerimin bitiminde kaşları çatıldı. “Nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsun? Sanki akıllarını okuyabiliyorsun gibi. Ve onların tüm bu yaptıklarını haklı mı görüyorsun? Beni eve kapatıp asosyal yapmalarını haklı mı buluyorsun?”
“Hayır Firdevs, haklı bulmuyorum. Bence yaklaşma şekilleri yanlış. Seni korumak isterken dünyaya karşı daha savunmasız hale getirmişler. Baksana, gerçek babanım diyen adama bile inanıyorsun. Seni bu dünyaya hazırlamak için daha iyi yöntemler var. Ancak yöntemlerinin yanlış olması, seni sevdikleri gerçeğini değiştirmez. Onlar seni sevdikleri, önemsedikleri için bu kadar uğraşıyor. Nasıl bildiğime gelirsek.. benim de benzer bir ailem vardı. Senin yaşlarındayken söyledikleri sözler ve yaptıkları hareketler beni incitirdi.. ancak yaşım geçtikçe olayları daha iyi anlamaya başladım. Sadece beni korumaya çalıştıklarını anladım.”
“Sen de mi aynı şeyleri yaşadııın? Ama bekle! Sen hafızanı kaybetmemiş miydin?”
Hasiktir pot kırdık.
“..bir kısmını hatırlıyorum. Ancak kim olduğumu hala hatırlamıyorum.”
Firdevs birkaç saniye düşüncelere daldıktan sonra yanıtladı. “Yine de o yere dönmek istemiyorum. Beni sevseler bile hapis hayatı yaşatamazlar!”
“Peki bunu yüzlerine söylemeye ne dersin?”
“Nasıl yani?”
“Yani Firdevs’cim, bu şekilde uçuk yöntemler kullanmak yerine kendi başının çaresine bakabileceğine inandırmaya ne dersin?”
“Neden yapayım ki? Onların hatası, onlar çeksin. Eve dönmeyeceğim valla.”
“Sana başta sorduğumu hatırlıyor musun? Onlara ne olacağını sormuştum.”
Firdevs onaylarca kafasını salladı ve meraklı bi ifade takındı.
“Sana onu sorma sebebim, duygulardı. Onların ne hissedeceğini hiç düşündün mü? Hatta ne hissettiklerini. Şu an sen, bir gün ansızın ortadan kayboldun. Yatak odana girdiğinde annenin yüzünün alacağı ifadeyi düşün. Babanın kaybolma haberini aldığında hissedeceklerini düşün. Belki senin bu kaybolduğun süreçte annen saatlerce hüngür hüngür ağlamıştır. Baban ise dört bir yanda, hiç uyumadan deli gibi seni arıyordur. Yorgunluktan gözlerinin altı kan çanağı olmuş halini hayal et.. ve tüm bunlardan sonra sen kaçmaya karar verdiğin için seni hiç bulamadıklarını.. kim bilir, belki de annen kahrından intihar eder.”
Firdevs, “Ayy!” diyerekten telaşla elini ağzına götürdü. “Hayır ölmesin ölmesin annem.” Gözleri yaşlandı.
“O zaman Firdevs’cim, eve dönmen gerek. Döndükten sonra da onları artık bir şekilde kendin ikna edersin. Böylesi daha iyi olacaktır.”
Firdevs hızlıca kafasını salladı. “Öyle yapacağım, öyle yapacağım! Ailemin benim yüzümden ölmesini istemiyorum of!”
“Aferim Firdevs’cim. Ailen senin gibi uslu bir çocuğa sahip olduğu için çok şanslı.”
Sonunda rahatlayan Firdevs, “Hehe, öyleyim di mi?” diye sevinçle gülümsedi.
Oh be.. neredeyse 300 Tecrübe Puanından olacaktım.
Bu kız sıkıntı.
Saf olduğundan çok anlık fikir değiştiriyor.
Tekrar fikri değişmeden şehre varmalıyız.
O değil de bu şehir ne tarafta ulan?
“Firdevs, bu sizin şehir ne tarafta?”
“Hmm?” Firdevs etrafına baktı. Sonra yukarıya baktı.
Ben de bakışlarımı çevirip yukarı baktım.
Aa, iki ay var.. ve birçok yıldız. Ancak bu yıldızların arasında kaç tane kutup yıldızı var lan?
Gökyüzünde kutup yıldızı gibi parlayan bir dünya yıldız vardı..
Etrafı süzdükten sonra tekrar bana döndü. “Bilmem ki.”
..boku yedik.